Dağılır dizeler geceye, Hece hece bölünür karanlıklar. Saçılır sarışın buğdayı rüyamızın, Kara toprağına Veysel’in… Darda, yoksullukta, Dağda, ovada, okulda, Bir martı çığlığında, Ve en dertli dolunayın Gamzesinde filizlenir. Pare pare böler Bir ananın kırlangıç yüreğini; Kırmadan, dökmeden… Çoban kavalında türküdür, Köroğlu sazında isyan… Süttür beşikte ağlayan bebeye, Alacalı ceylan yavrusuna Avcı insafıdır can telaşında…
Umut bitmez karanfil kokulu gecede. Sevda bitmez Yeryüzünde tek bir aşık kalana dek. Dipsiz kuyularda bir damla ışıktır, Süzülür çaresizliğin son deminde…
Gökkuşağında turuncu olur bazen, Kayın ormanında lacivert… Mahzun bir söğüt dalının Yeşillenmiş perçeminden dökülür Bin yıllık hasret….
Yıldızları katık ederim sonra aşıma, Dindirmez açlığımı senin kadar Şu uçsuz bucaksız gökyüzü… Sağır denizler gibiyim şimdi, Duymadan yaşarım, öylesine Kendi dalgalarımın sesini. Dünyanın diğer ucundan gelmiş Yorgun bir kervan gibi, Konaklayacak yer arar Bir yaranın en taze yerinde…
Ah rüyamızın, Rüyalarımızın sarışın buğdayı…. Serpilir en zifir gecesinde Nisan’ın… Gümüş rengi yakamozlar gibi Seni anlatan dizelere….
|
|
 
S0060
|